21 Mart 2010 Pazar

Osmanlının çöküş yıllarında yüzü Batı'ya dönük nüfus hareketleri ve ‘Soyaile’ Onur Büyüğü Sayın Keramettin Şenocak ile söyleşi; On sekizinci yazı

Sınırda olmak! Kars Platosu'nu sık sık saran ve uzun yıllar boyu süren belirsizlik rüzgarlarının şiddetle estiği sosyal, siyasal, ekonomik güç bağlamında Batı'nın Doğu'su Hıristiyan Çarlık Rusya'sı ile evet, Orta Doğu'nun Batı uzantısı İslam Arap Şeriatçısı Osmanlının kamplaşması ile Kafkasya'daki boşluğun hangi güçler tarafından doldurulacağının kestirilemediği yıllar.. Doğu, Batı arasında işte bu yüz yıllık kaos var.

Değerli İzleyici,
‘Soyaile’ Onur Büyüğü Sayın Keramettin Şenocak ile söyleşi yüz yılı kapsayan bir süre açılımı yapmakla birlikte, ilk çekirdek kuşağın ötesinde ayrı bir logo gibi anılan daha bir açılım ufku verir. Sayın Şenocak ile doğaçtan söze yankıyan içten söyleşiyi birlikte izliyoruz.
Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez
Stockholm, 21 Mart 2010SORU; Keramettin Ağbi! Baba, dede anlatıları ile başlayabilir miyiz?
YANIT; Tekinciğim, 1877-78 Osmanlı Rus savaşından sonra Kars Ardahan ve Batum şehirleri Rusya’ya veriliyor. Sınır Bardız’ın yarım saat batısında, Hanas’la Bardız arasından geçiyor. Bardız, Göreşken, Zakim.. yani bizimkiler Ruslarda kalıyor. Ruslar öyle bir yönetim sergiliyorlar ki yatırım olarak, asimile etmek için Türk halkına, müslüman halka çok iyi davranıyorlar. Askere almıyorlar, vergi almıyorlar, ormandan çok fevkalade rahatlıkla istifade etmelerini sağlıyorlar. Okullarda Osmanlıcayı aynı zamanda Rusçayı okutuyorlar.

SORU;O sırada aile nasıl yaşadı, kim ne yaptı bilen var mı?
YANIT; Babam medresede okumuş, Osmanlıcayı eski Türkçeyi çok iyi biliyor. Rus okulu açılınca rahmetli ninem babamı okula gönderiyor. Babam, Bardız Rus ilkokulunu bitiriyor. Öğleden önce Osmanlıca, öğleden sonra Rusça. Rus okulunu Bardız’da iki kişi okuyor, birisi babam. Karahamza’da ortaokul var. Sarıkmış yakın, ninem babamı oraya gönderip ortaokulda okutturuyor, ortaokuldan mezun oluyor. Ninem fevkalade ileriyi gören bir Osmanlı kadını.. babam Rusça öğreniyor. Fevkalade Moskova lehçesiyle Rusça okurdu, yazardı.
Babam 1898 doğumlu. Karahamza Rus Ortaokulunu bitirdiği zaman 16-17 yaşlarında.. O sırada Oltu Mutasarrıfı Ziya Bey’le tanışıyorlar. 1914 Birinci Dünya Savaşı başlamadan önce Ziya Bey babama haber gönderiyor. ‘Fettah Bey sen orada gizli bir cemiyet kur,’ diyor.

SORU; Baba 16-17 yaşlarında ve 1914 Birinci Dünya Savaşı yok. Nasıl yani bu olay tehcirden önceye mi rastlıyor?


YANIT; Tehcir mi? Bu Orta Anadolu’daki tehcirle, buranın onlarla alakası yok! Sarıkamış askeri olayları işte 1914-17 arasında yaşanıyor.. ondan sonra, konuya devam edeyim; Oltu Mutasarrıfı Ziya Bey; ‘Fettah Bey orada gizli bir cemiyet kur,’ diyor. ‘Osmanlı ordusuna yardım için ‘ne gerekiyorsa yap’ diyor. Babam o cemiyeti kuruyor. Rus yönetimi altında...

SORU; Burada biraz duralım! Baba 16-17 yaşlarında, Rus Ortaokulu mezunu.. Birinci Dünya Savaşı başlamadan önce otuz beş yıl Çarlık Rusya yönetimi ile süren hikaye.. Bolşevik hikayeleri sahnede yok mu?

YANIT; Bolşevikler gelmemişler daha, Çar ordusu var. 17 Ekim'ine kadar Bolşevik yok. Dedem hayatta, ninem hayatta. Babam evli bile değil.. tabii kurduğu teşkilat genişliyor genişliyor, faaliyet gösteriyor. Ne kadar yün varsa, hatta yataklar dökülüyor, eğiriliyor... işte, atkı, eldiven, çorap askerin giysileri.. kalpak, dizleme, yünden dokunup yapılacak ne varsa; gelinleri, kızları, yaşlı kadınları sevkediyorlar, toplanan giysiler çuvallarla gece karanlığında sınır geçiliyor. Norşin Köyü'nün dağında bir Osmanlı Subayı’na teslim ediliyor. Bunlar Osmanlı ordusunun giysisi, yardım için. Bardız nahiyesindeki bu işi babam organize ediyor. O zaman daha evli bile değil.

SORU; Çarlık Rus yönetimi altında gizli cemiyet faaliyetleri falan.. Ruslar’ın haberi olmuyor mu?

YANIT; Evet! Derken Ruslar duyuyorlar. ‘Siz Osmanlı ordusuna yardım ediyorsunuz, siz vatana ihanet ediyorsunuz,’ diye, doksanın üzerinde kişiyi topluyorlar, babam da, dedem de, dedemin kardeşleri de dahil, Kurban ağa dahil (kayınpeder dahil) Rıfat Şeki, Mehmet Hoca bunlar hep köyün ileri gelenleri. Önce Sarıkamış’ta kolordu çeşmesinin arkasındaki dereye sürüyorlar.

SORU; Sınırlara göre Sarıkamış da Çarlık Rusya sınırları içinde mi?
YANIT; Evet Sarıkamış da onların. Orada bunları kıracaklarmış ‘vatana ihanetten’ dolayı. Bir Kazak subayı geliyor, (kayınpeder bunu hatıratında söylüyor ) bu baştaki komutana ne söylüyorsa bu defa geri çeviriyorlar Kars’a götürüyorlar. Kars’tan bir kısmını Harkof’a, Kazan şehrine sürüyorlar. Nargin Adası'na kapatılanlar arazilerde çalıştırılıyor, birkaç manat yevmiye veriliyor. Babam, dedem, Kurban ağa, babamın amcaları orada. Bir kısmı da ölüyor yollarda, giderken. Kars’ta hastalık çıkıyor, babamın amcalarından ikisi ölüyor. Babam 17 yaşında esir ve vatana ihanetten suçlu, orada başka esirler de var. Sonra babam, dedemle beraber Nargin Adası’ndan on bir kişi kaçıyorlar...

SORU; Nargin Adası’ndan on bir kişi kaçıyorlar, 1914 Birinci Dünya Savaşı başlamadan önce, doksan kişi götürülüyorlar. Buraya dek tamam! Bu arada, tehcir, 1915 yaşanıyor. Sarıkamış’ta kar ve soğuktan donan askerler acısı var. Baba ve dede bu süre içinde Nargin Adası’nda esir. Doğu’da yok mu böyle bir tehcir?

YANIT; 17 Ekim’ine kadar Bolşevik yok! Tehcir! Bu, Orta Anadolu’daki tehcir, onlarla alakası yok. Erzurum’da da var bu olay, tehcir olayı Erzurum’da da var. 1915’te Erzurum’daki Rumları, özellikle Ermenileri, hıyanetlik ettiklerinden dolayı o zamanki yönetim alıyor, ilerilere sürüyor, aileleriyle alıyor ilerilere sürüyor.

SORU; Oltu Mutasarrıfı Ziya Bey..’ dediniz. Oltu o zaman Ruslar’ın mı elinde?
YANIT; Oltu da 40 sene Ruslar’ın elinde kalmış. 1917 Ekim’indeki ihtilal, Rus ordularının silahı bırakıp geri çekilmesini sağlıyor ve Doğu Anadolu’nun tümü Ruslar’ın elindeyken Ruslar çekilip gidiyor yörede.. şeyler kalıyor.. Ermeniler kalıyor.

SORU; Yıl 1917! Baba ve dede döndüler mi.. Onlar nerede? Nargin Adası’nda mı?
YANIT; Onlar esaretteler.. bir dakika, dönmüş oluyorlar, çünkü erken kaçtılar, öteki esirler daha sonra döndü. Onlar kaçıyorlar on bir kişi. Rusya’da ihtilal olunca 1917’de bütün esirleri bırakıyorlar, ama bizimkiler ihtilalden önce kaçıyorlar.

SORU; Hikayedeki Oltu Mutassarıfı Ziya Bey, 1917’den sonrası nerede?
YANIT; Ziya Bey bakıyor ki ‘Ermeniler bizi kıracak biz davranalım,’ diyor. Bir gece Ruslar’ın bıraktığı depolar basılıyor resmen nöbetçiler öldürülüp silahlar alınıyor, halkın elinde silah yok, Ruslar’ın bıraktığı cephanelikler halka dağıtılıyor.

SORU; Bir de 1914’ten önce 17 yaşında esir giden baba ve dede var.. onlar ne zaman geriye dönecek, dönecekler mi?
YANIT; Babam... Nargin Adası’nda.. herkesi çalıştırıyorlar, yani çapa çapalatıyorlar, ot yolduruyorlar.. babam genç, yakışıklı mükemmel Rusça biliyor. ‘Görevim şuydu,’ diyor. Bana anlattı! Ben diyor, Kafkas Orduları Başkumandanlığı yemekhanesindeyim.. gümüş tepsi içinde yemekleri alırdım. Bana güzel beyaz bir önlük, güzel elbise giydirdiler, Kafkas Orduları Başkumandanına, yemek saatinden bir yarım saat-onbeş dakika önce alır götürürdüm, bir kaşık alırdı, biraz tadına bakardı okey,’ derdi, ondan sonra erata, orduya yemek dağılırdı,’ diyor.

SORU; Anlamadım! Ordunun yemeğinin tadına kim bakıyor?
YANIT; Kafkas Orduları Başkumandanı bakıyor o yemeğe bizzat, diyor babam, o bakardı diyor. Gide gele diyor, o Başkomutanın bir kızı var, diyor Moskova Üniversitesinde okuyor, güzel bir kız. Bu kız bana aşık oldu, vuruldu,’ diyor. ‘O Rus, ben de Rusça bildiğim için mükemmel konuşuyoruz,’ diyor. İlşkimiz ilerledi, bir gün bana dedi ki; ‘beni al burdan götür. Ben seni alıp götüremem ben esirim,' dedim. Babama çok yaklaşıyor kız ama babam hiç oralı olmuyor çünkü bir Rus kızını getirmesi.. rahmetli ninem, onları anlatmadım.. ninem çok Osmanlı bir kadındı öyle şeyleri... muhafazakar... hiç kabul edecek türden değildi yani, babamı böyle evlatlıktan reddederdi. Bütün Anadolu toprağı da Ruslar’ın elinde. 'İş ilerleyince Kurban ağa'ya söyledim,' diyor. İçimizde en akıllısı Kurban ağa; ‘Fettah, biz o kızdan istifade edelim,’ dedi. ‘Nasıl, dedim? ‘Sen o kızın vasıtasıyla bir kağıt alabilirsen biz kaçalım,’ dedi. Kurban ağa bunu planladı.

SORU; Başkomutanın kızı da birlikte gidecek mi bakalım?
YANIT; Kızı da götürecekler beraber güya.. güya.. kaçacaklar.. Batum’a gidecekler, Batum’dan Trabzon’a geçecekler oradan memlekete.. böyle planlıyorlar ama Batum, Trabzon... Doğu Anadolu hep Ruslar’ın elinde. Şimdi olur muydu olmaz mıydı.. Kurban ağa; ‘Sen yeter ki bu kağıdı al diyor. Babam kıza; ‘biz kaçacağız ama elimizde bir kağıt olmalı ki kaçalım, yoksa bizi yakalarlar.’diyor. Kız, diyor ki ‘Ben babamın mührünü basarım, kağıdı yazarım! ’Üniversite öğrencisi! ‘O mühürü gören hiç kimse bize engel olamaz,’ diyor. Babam da; ‘Tamam! Sen o kağıdı yaz bana ver, ondan sonra kaçmayı düşünelim,’ diyor. Babam kağıdı alıyor Rus kızından, mühürlü kağıdı, "bunlar serbest bırakılmıştır istedikleri yere gidebilirler!”..

SORU; Kızın adı nedir, kaçanların isimleri yok mu bu kağıtta?
YANIT; İşte nasıl yazıyorsalar onu anlatmadı. Babam dedi ki; 'O kağıdı kızın elinden aldım. Kurban ağa, ben, Şerif dede.. üçümüz kaçacağız, komşumuz Tahir, Tıngır Osman var..' bilmem kim var.. ağlamışlar, yalvarmışlar 'bizi de götürün,' diye.. on bir kişi olmuş...
Bünyan, Kayseri 24 Temmuz 2008