31 Temmuz 2009 Cuma

Kars Platosu üçgenler üzerindedir; Beşinci yazı

Değerli İzleyici,
Kars Platosu, inanılmaz üçgenler üzerine kurulmuştur. Kurulmuştur sözü eksik kalır, kondurulmuştur. İster kondurulsun, ister kurulsun, Ani, bu büyük üçgenin tam odak noktasında, merkez olur. Bu neden böyledir? Yanıtını bekleyelim.

Şimdi Ermenistan sınırları içinde bulunan dorukları karlı Alagöz Dağı ile Türkiye sınırlarında bulunan Ağrı (Ararat) ve hemen batıda Dumanlı Tepeler’in ortasındaki eğimli ılıman üçgen platoda kurulmuş Ani.

Bu satırların yazarı, ‘Hayal Üçgenleri’ diye bir tanımla yaklaşır bu büyük platoya. Bu büyük üçgenin tam odak noktasında Ani, üç ünlü dağ ortasındaki “hayali üçgenler”den birisidir yine yazarımıza göre.

Tarih öncesi zamanlardan günümüze ulaşan meyva ağaçları fosilleri, üzüm kütükleri kalıntıları, bu çevrenin yani bu ‘üçgenin’ hem verimliliğini hem de kutsallığını kanıtlar.Üzümden üretilen şarabın erken hıristiyanlık’tan önce pagan totemik Anadolu doğacı ruhaniliği’nin kutsal içkisi olduğu, üzümün, şarabın anayurt Anadolu’da ortaya çıktığı ve geç/paganizm erken hıristiyanlıkta farklı işlevlerle dünyaya yayıldığı unutulmamalı.

Doğa tapınımı kutsama ve kutsanma ritüelleri için Ani’de dünyanın en has şarapları yapılırdı ünlü ve zengin olduğu günlerde. Arpadan yapılan bira mayalı içkiler de ilk kez Ani’de ticari meta olur çevreye yayılır.

Ani, bütün bu verimli çevrenin kalbi olarak beyinsel gelişmelere dayalı dinsel, ekonomik, sosyal yapılanma, ulaşım, sulama, kentleşme, bayındırlık, uygarlaşma ve feodal aristokrası için zevk koşullarına da egemen olmuş. Böyle değilse arkaik dönemiyle İ.Ö. beş binlere ulaştığı söylenen Ani, nasıl olur da böyle bir üçgenin merkezi olur?

Doğrusu insana ait estetik; sosyal örgütlenme feodal aristokrasınin hazırlanışına ve yükseliş performansına koşut olarak elbette talan yağma ve mafyalaşma için de gerekli ihtiyaçların hazırlanışına nasıl merkez olur? Kars Platosu için şu kesin söylenebilir; Avrupa’da ortaya çıkan feodalizm, bu yakada toplumsal evrilmenin (buna bağlı topraksız köylü sınıfı oluşması) motorları olarak, Ani Üçgeni içinde erken yüzyıllarda ortaya çıkmıştır.

Daha arkaik evrelerdeki çok dillilik ile çok dinlilik, ya da paganizme koşut, ateizm saygın bir hoşgörü ortamı edinmiş Ani’de. Neden? Nasıl?
İyi de bunların oluşması için coğrafi koşullara dayalı sosyo ekonomik taban var mıdır? Ortaçağ feodalitisini vareden Ani salt bu coğrafi koşulların ürünü müdür? Ardıl yazıda bunlara değineceğim.

Tekin SonMez

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Kars Platosu Saklı Tarihi; Dördüncü yazı

Değerli İzleyici,
‘Tarihin gerçekte nasıl olduğu,’ diye yola çıkan pekçok kişinin, şöyle ki ‘nasıl olduğu’ konusunu; kendisince nasıl olduğu varsayımına ulaştırdığı görüşü ileri sürülür çoğu kez.

Böyle diye tarih konularına sırt mı döneceğiz Değerli İzleyici!

Yazılı metinleri erken tarihlerde yansıtan öteki toplumlara oranla, yazılı metinlerle, hani biraz ‘küsmüş’ gibi daha gecikmeli içli dışlı olmaya başlayan bizler, tarih ve tarih yazıcıları hakkında böyle yargılar oldu diye, evrensel dillerden birisi olan Türkçe ile ve çağdaş Türkçe kavrayış duyumuyla kalemlerimizi oynatamayacak mıyız?

Tarih felsefesini ideolojik sapmalar için kullananlara karşı sesiz kalıp,okuma yazma bilmez romatik Deli Dumrul rolü mü oynayacağız!

C.W.Ceram şöyle yazar: ‘Herodot’u ele alalım; ona tarihin babası deniliyordu, aslında yalan babası dememiz gerekir. Thukydides, Tacitus de öyle... Daha sonraki tarih yazmışlardan Herder, Carlyle, Nietzsche’den Spengler ve Toynbee’ye kadar nice gözüpek kalemden hiç söz etmemek daha iyi!..’ *
Bizim de en azından bir süre Ceram’ın sıraladığı ‘gözüpek kalemler’ gibi, bizlere uzak tutulan konulara yaklaşma haklarımız olmayacak mı?

Bununla birlikte ölçüyü elden kaçırmamak, yansızlık ilkesine eskilere oranla tutarlı bakmak, belki bu tutum bizlere güvenilir bir soluk alma olanağı sağlayacaktır.

Özenli tutum, ‘yalan babası’ diye adlandırılmaktan yeğdir ve iyidir!

‘İbni Haldun, toplumbilim’e tarih felsefesi ile varırken,’ tarihçilerin yanılma nedenlerini de sıralamış. Bununla birlikte her sözünün sonuna ‘doğrusunu tanrı bilir’**diyecektir.

Tarihle ilgili konulara değinmek yine de kimi insanları, çevreleri rahatsız eder. Tarih felsefesini ve bununla bileşik kap gibi algılanan din tarihi ve felsefeyi kendileri için özgür bir yorum alanı olarak görenler vardır.

Onları anımsadığımızda, tek sözcük bile yazamayız. Böyle durumlarda, yıllardır bekleyen pekçok konunun unutulup gitmesine ve belgelerin yok olmasına göz yumacak ve; bunlardan ötürü de tarih felsefesini, ‘kendileri için yorum’ özgürlüğü gibi algılayanlara meydanı boş bırakmış olmayacak mıyız?

Bununla birlikte tarih konularını öznel/göreceli yorumlardan çok belgesel varlıklarla ele almanın ve yaşanmakta olanları düzenekli dizgeler ve ‘anlık tutanaklar’la gözler önüne sermenin bilimsel buluşlarla kolaylaştığını görüyor ve işte buradan yola çıkıyoruz.

Tekin SonMez

*Tanrıların Vatanı Anadolu, s:91-92
**Aktaran Düşünce Tarihi, Hançerlioğlu, s:167

26 Temmuz 2009 Pazar

Kaf Masallarından bir kent Ani; Üçüncü yazı

Değerli İzleyici,
Üşenmeyin ve Ani’ye gidin! Kars Platosu merkezli bir pırlanta üçgen olan bu daha küçük içsel platonun yüksekçe bir yerine çıkın ve seyirlik olanları hayal pencerenizde canlandırın!

Kendinizi bir an 'Kaf Dağı'na Zümrüdü Anka Kuşu tarafından uçmaya davet edildiğinizi hissedeceksiniz. Çünkü, Kaf Dağı Masalları, buradan yayılır dünya edebiyatına. Erken yüzyıllarda kulaktan kulağa yayılan Binbirgece Masalları’nın betimlediği 'pırlanta üçgen' burasıdır.

Arkaik dönemiyle İ.Ö. beş binlere ulaştığı söylenen Ani, kutsallıkla ticareti, barış içinde uygarlaşma ile hoşgörüyü, mimarlığı sanat özünde birleştiren “üçgen” bir plato olur.

Tarih öncesi pagan-totemik tapınım ritüellerine kaynaklık yapması, buranın Hurri ve Urartu'dan geride kalan arkeolojik varlıklarıyla anlaşılıyor. Kent, daha sonra İsa (Christus) adına kutsanır.Merkezi otonom yerleşimin ilk kez İ.Ö. dört yüzlere kayıtlandığı söyleniyor. Bu üçgen için bir “hoşgörü toprağı” tanımı yakıştırılması, geçişken çok kültürlülük sonucu kozmopolit (katışımcı/sentezci) bir uygarlaşma anlamı içeriyor olsa gerektir.

Kale ve sur dışında bugün bile gözle görülebilir Urartu ya da Hurri pagan dönemlerine ait mağara-mezar kalıntılar dışında, o dönemlere ait ruhani tapınaklar henüz arkeolojik kazılarla ortaya çıkarılmış değil.

Buna karşın Zerdüşizme ait olduğu söylenen çok önemli bir tapınak son yıllardaki kazılar sonucu ortaya çıkarılmış. Ayrıca bezir yapılan yer bezirhane bulunmuş.Bezir yağını kullanan ve “şamanizm” gibi ateşin kutsallığını öne alan “zerdüşizm” de felsefel yapılanması ile Ani’de öteki kültürlerle birlikte yaşama imkanı bulmuş.
Bunların arasında kendisini öne çıkaran erken Hıristiyan Gregoryen ruhani liderliği ile birlikte Ani kozmopolit ve metropoliten bir yapılanmayı da başarmış. Arap kavimleri’nin kargaşaları dönemlerinde tehlikeye giren güney İpek Yolu güvenliğini yitirince, Kuzey İpek Yolu feodal krallık başkenti olan Ani’den geçmiş.

Bu durum, Ani Uygarlağı’nın doruğa ulaşmasına ve göz kamaştıran zenginliğe sahip olmasına yol açar. Bu gelişmeler talan ve yağmayı da davet eder. Ani’nin, Arap ve Bizans yıkımına uğradığı söylenir.

Kars’dan 250 metre aşağı deniz seviyesine yakın olması, hemen doğu sınırlarının önünden Arpaçay’ın derin kanyonlarla akıp gitmesi, Ani ve çevresine ılıman bir iklim özelliği vermiş.

Tekin SonMez

24 Temmuz 2009 Cuma

Evrensel insan algısı ve Kars Platosu; İkinci yazı

Değerli İzleyici,

Kars Platosu’nu ve Kars’ı biraz daha yakından algı merceğine sürelim.
Yaratıcı us ile akıl süzgecinde sınamadan, kolay görünen her şey yanıltabilir. Şöyle ki, devşirmeci zihinler için çok kolay bir yoldur hemen ‘Kars Platosu’ tanımını bir yerden alıp bir tanıtım panosuna asar gibi ezberden kullanmak. ‘Kars Platosu’ betimi ile nereye, neden gönderme yaptım? İzin verin görelim, bakalım bir kez daha!

İlk kez 2004’te yazınsal metin düzeyinde yaygınlaştırdığım bu tanım için ne tür altyapı düşünceleri üretmişim, bir an geriye dönelim, evet.

‘Çok kültürlülük, çok dilli olma özelliği, farklı eğilimlerin, inancaların bir arada hayat bulması ve ortak doğrularla, bir arada yaşama ilkesi, Kars Platosu’nun bir coğrafya olarak tarih katlarını açımlayan, özümseyen bir duyumu da sergilemektedir.*

‘Bir ucuyla Kafkas Sıradağları eteklerine, Doğu Karadeniz’e ulaşan, Coruh Irmağı kanyonları, Soğanlı Yaylaları üzerinden öteki ucu ile Kelkit Çayı’ndan Sivas Platosu’na, Kapadokya’ya açılan, daha aşağılarda Ağrı Dağı çevresini dolanıp Urartu zaman tünelinden Hazar Denizi’ne çıkan; tarih katlarıyla, zaman tünelleriyle Hazara İmparatorluğu’na, Hititlere, Hurrilere ve Oğuzlara dek bütün bu çevreyi algılama ve yansıtma metaforlarıyla; im ve simgeleriyle kapsayan çok renkli ortak payda platformu olan Kars Platosu’nu, kültürler arası geçişken insanın humanist ortak payda noktasını bularak öyküleyebilirim, diye düşündüm.’*
Kars Platosu Öyküleri’nde, yazınsal metin düzleminde sınama yolunu kullanarak, bunları söylemişim.
Bir tanım daha yapmışım;
‘Kars, büyük platformun, büyük platonun uygarlık merkezi ve adıdır. Tematik olmaktan çok, binlerce yıla dayalı lirik söz ve yazınsal metin geleneği olan Binbir Gece Masalları’na Ani İpek Yolu ile katkılar da sunan Kars Platosu’dur burası. Kars Platosu Öyküleri, bir açıdan geniş zamanların öyküleridir.’ Bugün de bu düşüncedeyim, evet.

Evrensel insan algısına giden yolda okurunu arayan, ‘BenAras’ adlı romanın yazarı olarak bu düşüncem sürüyor.

Bu nedenle ‘Kars Platosu’ başlıklı bu blog burada, evrensel insan algısına giden yolda sizlerle birlikte olacak.

Bu blog, evet sizlerle yazınsal metinlere yaklaşma ortak paydası altında, yazınsal metinleri yaratma ereğiyle buradadır evet. Yazınsal metinler olmadan uygarlaşma olmaz! Kars da, Kars Platosu da olmaz!

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez

*Kars Platosu Öyküleri, Tekin SonMez, öykü 2004, NİS Media Y. İst

21 Temmuz 2009 Salı

Kars’a doğru, Bir dünya kenti; İlk yazı

Değerli İzleyici,

Arka planda Kars Platosu ile kendisini merkez yapan blog birkaç ayrı ölçekle ele alınabilir. İki ayak üzerinde yürümesi için bu blog, makro planda Kars Platosu, mikro planda bir dünya kenti olan Kars üzerine kurulucak. Biraz heyecanlı şimdi trenle Kars'a doğru yola çıkıyoruz.
Ara sıra ‘multikültürel’ bir postmodern havası gösterebilir bu blog bir ‘Kars mistisizmi’ havasını kendisine gündem maddesi yapabilir.

Burada: a) postmodern, b) Kars mistisizmi, c) multikültürel gibi üç anahtar sözcük kullanıyorum. Şimdi bu üç tanımı biraz açalım.

A) Postmodern şöyle, bir büyücü gibi kaç milyon yıl önce oluşmuş eşsiz Kars Platosu’ndan görselliklerle sizleri yola çıkarıp humakuşu ya da garudanın kanatlarıyla uçurup günümüze getirip konduracağım.

B) Kars mistisizmi, terimi ile hiç bir yerde karşılaşmadım daha önce. Burada bu blog üzerine bu notları düşerken, bu görsel malzemenin içsel dinamikleriyle bu tanım kendiliğinden dilimin ucuna bir betimleme olarak geldi. Kars mistisizmi tanımı bana göre çok/kültürlülüktür ve temellerini arkaik uygarlıktan almaktadır.

İçsel dinamikler tanımını da açmalıyım. İçsel dinamikler, geniş çok renklilik özü ile etkin bir devingenliğe sahiptir. İçsel dinamikler bir diğer yanı ile de arkaik uygarlıklarla temellerini atmaktadır.

C)Çok/kültürlülük tanımı ise burada çok renklilik bağlamında teknik bir açıklama, bir mozaik betimi gibi anlaşılmalı. Bu üçleme, yani a, b, c şıkları sonuç olarak dönüp dolaşıp bizleri aynı noktaya getirir.

Bu nokta, coğrafi bir termin olarak Milyon Yıllık Kars Platosu merkezinde ‘Kars mistisizmi’ kent kapılarını da açacaktır bizlere...