Nüfus hareketleri sarmalında bugünkü söyleşi de bize bu efsanenin ipuçların verecek.
Bugün 1 Kasım 2010. Hava güzel! Çok güzel hem de, güneş tepemizde, gökte tek bulut yok. Cihat Bey’in bağ evindeyiz. ‘Soyaile’ onur büyüğü Cemalettin Şenocak da uzun yıllar burada, (Ankara Kayaş) yaşadı.
‘Soyaile’ konusunu ve konumunu daha önceleri de verdiğim haberlerde, söyleşilerde betimleme gayreti gösterdim. Pek çok gerçekliği ile yiten ve yok olan bir çağdayız. Şenocak ailesi çevresine uzanan üçüncü kuşak, Raci Bey'in özenli çabalarıyla her ay bir kez buluşuyor, sıcak ortamda görüşüyor, yiten ve yok olan bir dünyada, kendilerine uzanan bağlantıları tutmaya özen gösteriyorlar.
Son iki yıldır süren bu yeni çaba ile Kars Platosu ve bir efsane olan Şenocak ailesine deggin doğudan batıya nüfus hareketleri açısı da genişledi. Cihat Bey, Şenocak ailesi ile göç olgusuna ilişkin anısal öykülerle karşımızda. İşte şimdi söz, burada yazıya dönüşüyor ve Cihat Bey’i izliyoruz.
Sevgi, içtenlik...
Tekin SonMez, 28 Kasım 2010, Stockholm
Tekin Abi, çocukluğum Bardız’da geçti, orda doğmuşum. Babam '15 Temmuz 1940, ben tarladaydım, geldi haber verdiler, oğlun oldu dediler,’ diye anlatmıştı, sanki hiç çocuğu olmamış gibi. Oysa benimle beraber dokuz kardeş.. ama ölenler, düşenler derken bir rivayete göre on sekiz, bir rivayete göre on dört çocuk filan.. nüfus cüzdanımda 5 Aralık 1941 yazıyor, fakat ben 40, 41, 42 doğumluyum. (Cemal Ağbim de güya bütün çocukları bir sayfaya, beni de 1942 diye yazmış) Ama biraz insaflı davrandığım için sürekli iki doğum günü kutladı çocuklar.
Bir hatıra şöyle, bizim Bardız’dan Sarıkamış’a göçümüz var, ellili yıllar olabilir, ben de, olsun olsun 12 yaşındayım.
Cihatcığım, bu yıl olayına bir çeki düzen verelim! 1940 doğumluysan ellili yıllarda 15 ortalaması olabilir.
Cihatcığım, sen Çermik'ten Bardız’a dönmüyor musun?
Hayır! Çermik’ten Soğanlı Dağlarına çıkacağım. Sarıkamış’a götürüyorum. Çermik’ten sonra belki iki km gittim o kadar.. şimdi.. yollar virajlı, karanlık çöktü önümü görmüyorum ay ışığı yok, öküzler çekmiyor. Halbuki o dediği ayarda kalsaydı sorun yoktu, ben işte kirecin her şeyden önce ağır bir şey olduğunu taş olduğunu düşünemedim. Sonra öküzler ne yaptı, öküzler çekemedi. Zaten yolu molu da kaybettik. Ben öküzleri çözdüm, öküzlerin arkasına düştüm, onlar yola aşağı gidiyor, ben de işte onların bazen kuyruğunu tutuyorum.. geri dönüyorum, arabayı bıraktım orda, baktım yarım saat sonra köyün evleri gözüktü, geldik. Kemal abi dedi ki ‘Bak Cihat ben sana söylemiştim. Yani döneceğini de biliyordum, öküzler çekmezdi onu.’ Neyse uzatmayım, gece yattık. Ertesi gün arabayı bıraktığım yere geldik Kemal abiyle, kürek getirdi, o yine iki karış gibi kireç bıraktı dibinde, gerisini yola döktü, attı, kalanı da hafifledi. İşte.. kuşluk vakti filan ben orda, ordan nereden gittim.. Çermik’in yaylasından mı gittim.. o yolları ben nerden bilirim, dere dağ tepe gittim Sarikamış’a.
Sizin, Bardız’dan Sarıkamış’a göç olayı vardı değil mi?

Yok Kızılçubuk değil! Soğanlı Dağları.. Ordan Eski Sarkamış’tan indim. Şimdi indim şoseye.. askeriyenin vinçleri canavar düdüğünü çalarak geliyor.. derken öküzler ürktü. Öküzler ürkünce dedim ki, kopa basayım da öküzlerin önüne gideyim, öküzleri durdurayım.. kopa basınca, hayvan pislemiş, ayağım kaydı.. tekerleğin önüne düştüm, araba, tekerlek üzerimden geçti.. evet.. gerisini hatırlamıyorum. Sonradan duyduğuma göre insanlar arabanın başına toplanmış, orda bizim.. neydi bizim komşunun adı.. onun da hayvanı kaybolmuş, onu arıyormuş.. efendim, tanıdık bizim komşu, tesadüf yani.. beni çıkarmış orda bekliyorlar ama sahip çıkan yok.
Cihatcığım, askeri araç orada beklemiş mi, gitmiş mi?

Cihatcığım, baban sana Oğlum dediği için mi ağlıyorsun?
Evet! Nasılsın oğlum? Benim babam halimi hatırımı soruyor! Yani o beni çok duygulandırdı, ağlamaya başladım. Şöyle, yaram berem umurumda değil, bacak tarafından geçmiş, hastane filan yok, doktor çağırma olayı filan yok, yani ne olacak Cihat ölse ne olacak, geride bilmem.. dokuzun biri gider sekiz tane kalır.
Bir yineleme yapalım! Uyandın! Annen ve baban başında!
Evet! Uyandım, gözlerimi açtım, baktım babam annem.. babam dedi ki 'nasılsın oğlum'? Bak şimdi gene duygulandım! Ben ağlamaya başladım. Evet!
Efsane adam Fettah Bey, baban da ağladı mı o sırada?
Yok! Babam ağlamadı. Artık kaç gün yattıysam iyileştim. Yaralar iyileşti. Sonra ben gene o eşyayı taşımaya devam ettim. Yok demek ki, başka kimse, Celal abim köyde.. arılar marılar onlara bakıyor. Gürbüz belki de Kırşehir de, Kemal abimin yanında o zaman. Şimdi buna benzer en az yaz boyu gittim geldim. Sonbahara kadar evi taşıdım.
Kayaş fotoğrafları; Feryal Özkale Sönmez